11 Nisan 2004 Pazar

Bu yazıdan şikâyet eden varsa...

Ülkemizde yarı-aydın sayılabilecek düşünenlerin, kafası çalışanların, olan bitenden biraz haberi olan herkesin ortak davranış biçimi olan "Şikayet etme" yavaş yavaş yok olmak üzere...

Herkes bir şeylerden şikayet eder, birbirine söylenip durur. Trafikte yanımızdaki yolcuya, markette diğer müşteriye, para yatırmak için girilen sırada bizimle aynı kaderi paylaşanlara ya da birine söylüyormuş gibi öylesine ortaya söylenip şikayet edip dururuz.

Artık, sınıf bilincinin, sendikanın, kooperatif ve köy enstitülerinin ne anlama geldiğini bile unutan insanlara eskiden olduğu gibi "Şikayet etme düzelt!" demenin de bir anlamı kalmadı çünkü şikayet eden insanlar ortadan kalktı. Bu niye önemli? Açıklamaya çalışayım. İnsanlar sorun oluşturan durumun farkındadır ve bundan şikayet ediyorlardır ya da farkında olan başka birinin şikayeti sayesinde durumun farkına varacaktır.

Verilemeyen hizmetten, yapılan haksızlıktan şikayet eden birileri varsa ve bunlar "Bak, ben bu olanları farkediyorum ve neler yapılması gerektiğini de biliyorum." anlamına gelen; olayları takip ettiğini iç yüzünü araştırdığını, okuduğunu, tartıştığını gösteren şikayetlerini başkalarına ileteceklerdir. Bu sayede de belli olaylar karşısında toplumsal ortak bir bilinç gelişecektir.

Bu ortak bilincin bir sonraki adımı ise, şikayetlerine cevap verecek birilerini bulamadıklarında gerçekleşecektir. Bu kadar şikayete kimse durumu düzeltmek için harekete geçmiyorsa "Biz düzeltelim." yani yukarıda belirttiğim "Şikayet etme, düzelt!" fikri.

Bu, tabii ki yönetimler için bir tehdit oluşturur ve en azından güvenilirliği sarsarak her şeye körü körüne inanmamızı engeller.

Eskiden sadece futbol bu durumu dengelemeye yetiyordu. Futbol muhabbeti, hiçbir yararı olmasa da insanlara oyalanacak fikir geliştirerek düşüncesini iletecek bir ortam yaratarak gündelik olaylara bakış açısını köreltiyordu.

Zamanla gelişen teknoloji sunduğu iletişim imkanları sayesinde dünyayı küçük bir köye dönüştürünce, herşey değişmeye başladı. İnsanlar artık, değişik kaynaklardan farklı bakış açılarıyla hazırlanmış her türlü bilgiye ulaşmaya başladı: Toplumsal olaylar, dünya tarihi, ülkelerin gelirleri borçları, harcamaları...

Buna karşı, yeni bir aptallaştırma hamlesi yapılması kaçınılmazdı. Neredeyse bütün gazete, dergi, radyo ve tv’ler, popüler kültürün en alt seviyelerinde ama eğitim verilmemiş halkın dikkatini çekebilecek yayınlarla bilincimizi istila etmeye başladı.

Önce, yazdıklarının doğruluğuna inandığımız, şikayetlerimizi dile getiren yazarlar ortadan kayboldu, kimini yaktılar, kimini bombalarıyla susturdular. Sonra nüfusumuzun çoğalmasına rağmen, eğitimli insan sayısını belli bir sayıda tutabilmek için, anayasal hakkımız olan parasız eğitimi, ancak parası olanların tamamlayabileceği bir şekle soktular.

Şikayet eden bir iki çatlak ses çıksa da, sayıları numune olarak kalmasında sakıncası olmayacak kadar azdı. Şimdi ise askeri, siyasi ve ekonomik kararlar, borç aldığımız ülkeler tarafından verilmeye çalışılıyor. Şikayet eden?

Bunların hiçbir önemi yok... Araçlar farklı, yöntem aynı. Eskiden milli maçta oyun sırasında ayakkabısını bağlayan kaptan Cemil’den şikayet edenler, iki-üç yıl önce biri bizi gözetliyor evinde yanlış adam atıldığından şikayetçiydi, şimdi popstar’da daha iyi olduğunu düşündüğü adama yapılan haksızlıktan şikayetçiler.

İnanın, emekli maaşı için saatlerce kuyrukta bekleyip durmadan herkesten her şeyden şikayet eden yaşlı amca kadar ruh kalmamış bizde. Hani şikayet?

(Ben sıramı savdım şimdi sıra sizde...)

ONALTIKIRKALTI